sanırım ptt ile alakam olmayalı bir asır olmuştu. hele ki internet, mailler, cep telefonları
çıkınca iyice kopmuştuk sevgili ptt ile :)
ta ki sevgili serrose 'un bahsettiği postcrossing ile tanışıncaya kadar.. poscrossing kart alışverişi sitesi..siteye üye olup adresinizi veriyorsunuz. başlangıçta da 5 adres
ediniyorsunuz. bu kartlar karşı tarafa ulaşıp size verilmiş olan numarayı
kaydedince yeni adres edinme hakkı edinmiş oluyorsunuz.
başlangıçta can sıkıntısından üye olduğum bu olaya şimdi çok severek
katılmaya başladım. hayatta alakamın olmayacağı ülkelerden kartlar aldım, hatta
2 si ile mektup arkadaşlığı başladı. kartlar ve özellikle de pullar harika. birçoğu da
zaten bunu pullar için yapıyormuş. bunların arasında gelen bir tane ise beni
çok etkiledi. gelen kart 8 aylık bir bebeğin ağzından yazılmıştı. bunu babasının
başlattığını ve büyüyene kadar onun için biriktireceğini yazıyordu.
ben de bunları minik cüceme koleksiyon yapmaya karar verdim. belki o da
büyüdüğünde bunu devam ettirir.
serrose hızını alamadı ve bu işin bir çeşit yerli versiyonunu uygulamaya başladı.
iyikidoğduk :)
bu olay için de uygun kartpostal bulup göndermek gerekiyordu.
bu aksiyonların sonucunda 2 olayı anlamış oldum :) birincisi memleketemizde
kartpostal seçeneğinin çok az olmasıydı, ikincisi de her ptt şubesinin kafasına göre
darvanmasıydı. birinci için en sonunda cağaloğluna indim ve üretici satış mağazalarını
buldum. ancak ikinci için hala bir çözüm bulamadım :)
1. ilk gittiğimde işin biraz acemisiydim ve çalışanın da işine geldiği için bana
sormadı bile, direkt makinadan geçirip tümüne 50 kuruş aldı.
2. ikincisinde merkez şubeye gittim ve benden avrupa için 50 kuruş, daha
uzaklar için de 80 kuruş aldı. "ilkinde benden sadece 50 luruş alındı" dediğimde
ise "yanlış alınmıştır" dedi. peki dedim.
3. üçüncüsünde bana aslında uzak olan, ama başka bir olay için gittiğim bir
şubeden göndermek istedim. bu defa da demesin mi avrupa için 60, daha uzak
için 85 kuruş diye. "nasıl ya" dedim !! "herkes farklı mı alıyor?"
" yo" dedi hatun " yanlış almış." peki dedim.
4. dördüncüsünde bana sormadan makinadan geçirmeye kalkışınca itiraz edip pul
istedim. "ama bende sadece 85 kuruşluk var" dedi. "nasıl ya" dedim yine !!
"e ne yapayım, sonuç olarak benden pul isteyen yok pek, ben de ciro hakkımı
pula harcayamam " dedi. peki dedim.
5. beşincisinde pul bile yoktu !
6. yine merkez şubeden attım ve benden yakın için 50 kuruş, uzak için 80 kuruş aldı.
" peki daha önce 60,85 aldılar " dediğimde. " yanlış almışlar" dedi !!
ha bir de hangi şubeydi diye sordu. söylediğimde ise açıklaması inanılmaz eğlenceliydi.
" ha o şube geçenlerde soyuldu. sanırım kafaları karışmış." :)))
tüm bu ziyaretlerden edindiğim sonuçlar :
- çalışanlardan pul istemek veya yapıştırmaları inanılmaz eziyet gibi geliyor.
- her şubedeki ciro, dolayısıyla da oradaki malzemeler çalışanın keyfine kalmış.
- en iyisi bu gönderimi merkez şubelerden yapmak.