26 Ocak 2007

biz bugün karne aldık :))))

oğlum artık resmen okullu oldu :) cok duygulandım bugün.. bi de kartondan cicek yaptırmışlar.. elinde onunla geldi.. onu içime sokasım geldi.. bu anne cocuk arasındaki bağ sanırım tarif edilemez. sevgi değil, aşk değil, bağımlılık değil. ya da hepsinden birseyler..

bu arada çiceklibahçe beni sobelemiş..:) bu blogumdaki ilk sobem :)

- doğum öncesinde ağlamayı bilmeyen ve sevmeyen bir insandım. şimdi ise etrafımda aglayan biri olsa ya da tvde duygusal bir sahne görsem hemen burnumun ucu sızlar. gözlerim dolar. bu huyumdan hiç hoşlaşmıyorum. o yuzden fazla çaktırmamaya çalışırım.

- ilkokuldayken 4- 5. sınıflarındayken elimde haftalık tv dergisinde dakika dakika günümü çok ciddi bir şekilde planlar/ not alır/ sıraya dizer ve sabahtan aksama kadar film seyrederdim.

- sonraki yıllarda ise bu olay hastalık halinde kitap okumaya dönüştü. 1 günde 1 kitap bitirdigimi bilirim. hatta birçok kez annemin bana arada kontrol et diye bıraktığı yemekleri yakmışımdır :) ama o gelmeden tencereyi değiştirdiğim için problem olmamıştır.

- babam vefat ettiğinde herkes benim ne kadar duygusuz oldugum, cenazede bile ağlamadıgım konusunda bi cok laf soylemislerdi. oysa ben hic kimsenin beni görmediği köşelerde saatlerce aglamıstım.

- köprü üzerinde olmaktan ölesiye nefret eder, deli gibi korkarım. kabuslarımın en korkuncu köprü üzerinde yürümek zorunda kalmaktır.

okudugum bloglardan sobelenmeyen kalmadı sanırım. sobeleyecek kimse bulamadım. bi dahaki sefere :)

23 Ocak 2007

kader kısmet..

6 gündür yarasa hayatı yaşıyorum. bücür beyi yatırmaya geçiyor, ama ondan önce uyuyakalıyorum. uyandığımda ise geceyarısını genelde geçmiş oluyor. değil bloga yazmak neti bile açmaya halim olmuyor.kalkıp etrafı ve özellikle de berbat haldeki mutfagı toparlayıp oturup biraz kitap okuyorum ya da bir diziye dalıyorum. oluyor saat 3. o saatten sonra uyuyup sabah da 8 de kalkınca tüm gün sersem sersem dolaşıp yine erkenden uyuyırum. bugün bu zinciri kırdım sanırım...

kociş bu hafta yine seyahatte. uzun süreli birlikteliklerde bu kısa soluklar iyi oluyor aslında. her ikimiz için de.. ben zaten hala şu evlilik denilen olaya alışamadım. bana kalsa ben hala evlenmezdim de, artık daha fazla kaçamadım. ben kociş ile çıkmaya başladıgımda 21 yaşındaydım. üniversite son sınıfta fazlasıyla havai ve özgürlük düşkünü biri iken birine bağlanmak niyetlerimin arasında son sıradaydı. ama kader kısmet dedikleri seyin ilk adımıydı sanırım bu. sonra çalışmaya başladım. oldukça yoğun bir tempoda çalışıyordum.bundan dolayı ara ara birbirimizden uzaklaştık. kavgalar arttı. ama bir türlü kopamadık. evlilik düşüncesini ise önce o istemedi, ben uzaklaşmaya başladığımda ise evlenelim dedi. bu defa da ben yanaşmadım. özgürlüğün tadı çok farklıydı. 9 sene boyle süründü aramızdaki ilişki. ve en sonunda ben noktayı koydum. uzun süre kabul etmedi. benim ondan başka bir insanla birlikte olabileceğimi düşünemedi. epey bir boğuştuk. ama gariptir ki ben hiç üzülmedim.farkettim ki bu birliktelik ikimizin de ayağına öyle bir dolanmış ki devamlı düşmemize sebep oluyormuş aslında. silkelendim. inanılmaz kilo verdim. farklı insanlarla tanışmaya başladım. ve en sonunda deli gibi aşık oldum ... bu duyguyu meğer tatmamışım. daha öncekiler sevgi ve alışkanlıkmış, ama aşk değil. 1,5 sene bulutlar üzerindeydim. ta ki........ evet ta ki düşene kadar. hem de öyle hafifçe değil. metrelerce yükseklikten düştüm. korkunç bir depresyona girdim. kiloları mis gibi geri aldım. herkesten uzaklaştım ve hatta 10 senelik işimden bir günde istifa edip ayrıldım. 9 senenin toplamında bile bu denli acı çekmemiştim. sonrasında ne mi oldu ... uçurumun kenarında olduğum bir gün kocişe mail attım. koşarak ve hiç bir sekilde geçmişi sormayarak geldi.. yeniden görüşmeye başladık ve bir kac ay icinde evlendik. ardından da hemen bücür bey geldi.. yukarda bahsettiğim kader kısmetin sonu da bu oldu :) kociş kaderimmiş meğer..ve şu an bakıyorum da aslında iyi ki de oymuş kaderim olan.. en önemlisi o iyi bir baba..
bugün çenem düştü. uzun süredir bunları düşünmemiştim. yalnız kalınca insan derin düşüncelere dalıyormuş meğer..

16 Ocak 2007

bu ev nasıl toplanır ?...



yine..

hastayız. bir türlü toparlanamıyoruz. üstelik bu defa ben de yorgan döşek yatıyorum. anneanne gelip ikimize bakıyor. o olmasa ne yapardık bilmiyorum. oysa bu yılın başıyla birlikte hergün buraya yazmaya karar vermiştim. boyle ara verince de yazmak istedigim konular da birbirine giriyor ve hevesim kalmıyor.
yılbaşı ve bayram sıradan bir şekilde geçti. farklı olarak bayramın 2. günü darıca hayvanat bahçesine gidelim dedik. bücür bey görmese de birçok hayvanı tanıyor ve seslerini taklid ediyor. ilgisini çekeceğini düşündük. kimi zaman çekti de . ama birçok hayvana ilgi göstermedi. çok huysuzdu. uykusu geldi. devamlı kucak istedi. ilgi gösterdiği tek hayvan ise tavsan oldu :) biz de ısrarla o pis kokuların içinde onu mutlu etmeye çalıştık. evet çok kötü kokuyordu. hayvanlar çok pis ve bakımsızdılar. kafesleri o keza. yazık olmuş buraya.
tatil dönüşü günlük mesaimiz başladı. bücür bey oyun grubuna devam etti. ben de ev hanımlığına. yani modern hapis hayatıma. evet resmen kendimi dört duvar arasına hapsedilmiş hissediyorum. bücür beyin düzeni bozulmasın diye de çok farklı birşeyler yapamıyorum. ne gündüz ne de gece. çalışmayı sosyal olmak adına o kadar çok özledim ki. ama biliyorum ki , çalışmaya başlarsam da bücür beyi deli gibi özleyeceğim. herşeyi öylesine oluruna bıraktım ki bu bana çok acı veriyor. hayatım elimden kayıp gidiyor.