15 Temmuz 2008

ah şu arılar !

geçen hafta içi akşam üstü yuvadan bir telefon geldi.


" can'ı arı soktu. panik olmayın. onu hemen hastaneye götürüyoruz." nasıl yani??!!


ben tabii olaganüstü panik bir anne olarak evden nasıl çıktığımı bile hatırlamıyorum. yuvaya vardığımda onlar da doktordan dönmüştü. benim boncuğumun gözleri kızarmış ağlamaktan. beni görünce tekrar yarası depreşti ve yeniden ağlamaya başladı. anlatıyor ama heyecandan söyledikleri birbirine karışıyor. sonunda öğretmeni olayı baştan anlattı. yuva, iki katlı müstakil bir binada . üst kattaki odada sessiz sessiz hikaye dinlerken o kahrolası arı gelip can'ın kolunu sokuyor. can inanılmaz bir çığlık atıyor. herkes bir anda panik oluyor. çocuklar ağlıyor. en kötüsü de iğnenin kolunda kaldığını gören yuva sahibi alerjik bir reaksiyondan korktuğu için can'ı kaptığı gibi hastaneye gidiyor. yolda kolu oynamasın, iğne de daha fazla ete batmasın diye kaskatı gidiyorlar. e tabii ki de yol boyunca can'ın çığlıklarıyla.



şimdi sinekler,arılar, böcekler ona hiç de sevimli gelmiyor:) eline koluna konduğu zaman çığlık çığlıya bağırıyor. sanırım bir süre daha bu fobiyle yaşayacağız.:)



haftada en az bir kere seyretmek istediği ARI filminden de artık hoşlaşmıyoruz.:)

hazır cevap oğlum..



hazır cevaplılık ( hatta buna bence patavatsızlık de denebilir:) ) aileden geliyor. hiç birzaman bir lafın altında kalmam. hatta bazen kırıcı da olabilirim. ama bunun sebebi yalan söyleyememden kaynaklanır. yani bir arkadaşım saçını garip bir şekle veya renge sokmuşsa bunu ona söylerim, birçoğunun yaptığı gibi " ay çok yakışmış" demem. yakışmamışsa yağcılık yapmanın bir anlamı yok.

bu duruma sanırım patavatsızlık deniliyor işte.. bu özelliğimden dolayı özellikle iş hayatımda çok şey kaybettim. kimseye politik davranmadığım için olmamam gereken noktada takılı kaldım. neyse bu uzun zaman önceydi:)

oğlum da bana çekmiş. öyle noktalarda öyle güzel cevaplar veriyor ki , şaşıp kalıyorum. örnekler :)

geçen sabah tavanda bir sivrisinek gördü. ben de şakayla şöyle dedim :


" bak sivrisinek. inme o tavandan aşağıya . yoksa kızarım."


can : " anneee.. sinekler inemez ki, onlar uçar" !!!

--------------

haftasonu teyzemizin yazlığına gittik. bu tabii ayrı bir post konusu.. gecen sene ürktüğü denizden bu sene çıkmak istemedi. suyun içinde minik balıkları görünce de :

can :" anne, yavaş gidelim. yoksa balıkların üstüne basarız" dedi.


anne:" onlar uçar gider." ( aslında onlar çok hızlıdır, çabuk yüzerler anlamındaydı)


can:" annnee.. balıklar uçmaz ki, onlar yüzer " !!!

-----------

yine yazlıkta yemek yiyoruz. ama mızmızlık yaptığı için ben de kızıyorum.


anne : " can bak böyle yaparsan, seni bir daha tatile götürmem."


can :" biz tatile gelmedik ki zaten"


anne:" nasıl yani"


can:" biz teyzenin evine geldik." !!!

------------
dün akşam yatma serenomisinden sonra yataktayız :


anne:" kuzum. babaya iyi geceler demedin"


can:"tamam anne."


oturma odasının kapısından iyi geceler diye bağırıp geri dönerken babası seslendi :


baba:" gel bir de sarılalım."


can:" olmaz baba. annem sarıl demedi. 'iyi geceler de' dedi." !!!

o bir yarasa:))

evet evet.. çicek, böcek, kelebek değil. fareye de razıydım, hatta ay kitaplarında füze de görmüş, cok etkilenmişti. ben önce füze dedim.

can : ıhhıı.. değil.
anne: o zaman fare..
can : bilemedin anne..
anne: peki o zaman ne ?
can : yarasa anne yarasa !!

bir hikaye kitabının köşesinde küçüçük bir çizim olarak gördüğü yarasayı çizmiş. bu çocuğun hafızası beni korkutuyor:)