
27 Ekim 2009
26 Ekim 2009
rahmi koç müzesi eğitim atölyeleri..
atıyoruz hemen kendimizi:)
epeydir niyetlendiğim bir yere gittik cumartesi.
rahmi koç müzesi anasınıfı eğitim atölyesine..
özellikle bu haftaki konu tam oğluşa göre diye çok sevinmiştim.
ancak parmak boyası ile yapılan faaliyetlere bayılan benim oğlan
ilk 15 dakikada sıkıldı. üstelik elinin altında istediği renkte ve miktarda
boya, kağıt ve de çok tatli bir öğretmen olmasına rağmen :(
buket hn çok sabırlı, bir o kadar da pozitif enerji saçan gencecik
bir öğretmen. ben çok sevdim. sanırım benim bücür de çok
hoşlandı ki, resmi bırakıp "öğletmenim " diye sürekli sırnaştı :))
1.5 saatlik sürenin sonunda da bir güzel yine müzeyi geztik.
aslında bu eğitimler müzenin önüne yerleştirilmiş fenerbahçe
vapurunda yapılıyormuş. ancak şansımızdan o gün tadilat
olduğundan dolayı müzenin içinde yapılmış:(
hansel ve gretel..

tecrübelerimize benzeyecek diye korktum, ama boşa çıktı. başta herşeye
olduğu gibi istemiyorum diye itiraz etse de , severek ve her cümleye
müdahele ederek izledi:) üstelik kendi gibi çılgın bir de abi buldu.
yuvada iken nerdeyse 10 günde bir gidiyorlardı. öğretmeni onun
hep en ilgili çocuklardan biri olduğunu söylerdi. sinemaya her
gidişimiz fiyasko ile sonuçlandığından dolayı pek inanamıyordum.
bundan sonra sinema yerine bol bol tiyatroya gideceğiz.
bu arada oyun da şu . gerçi bildiğimiz hansel ve gretelden biraz
farklıydı ve bana göre biraz da fazla yavaştı. ama çocuklar eğlendi.
hele ki benim oğluş herşeye burnunu soktu :))
21 Ekim 2009
ufo :)
popi popi kağıdı - fotokopi kağıdı
lüppen - lütfen
rekram - reklam
karalengi - kahverengi,-
inernet - internet
ozyon - televizyon
bunlar son bebek ifadelerimiz:) hele ki popi popi kağıdına bayılıyorum...
aslında geçen seneden bu yana kelimelerimiz tane tane , cümlelerimiz de
oldukça düzgün. hatta bizim bile normalde kullanmadığımız kelimeleri
öyle ustalıkla kullanıyor ki, şaşıp kalıyoruz.
popi popi kağıdı diyen bu bebek ise yukarda kendi başına UFO yapmış:)))))
kağıdın altında da aynı şekilde yuvarlak tabak koymuş içine de uzaylı ve
silahını da eklemeyi unutmamış !! akıllı bebeğim benim :)
20 Ekim 2009
yaptırmalı mı yaptırmamalı mı ?
ne kadar da şiirsel değil mi...
hep merak etmişimdir şu isimleri kim neye göre verir diye..
şu sıralar hep bu soruyu düşünüyorum, yerli yabancı siteleri
okuyorum. tüm dünya bu çelişki içinde.
genel olarak aşılar konusunda tereddütlerim çok aslında. özellikle
iki olayı okuduğumdan bu yana. birincisi ismini şimdi hatırlayamadığım
amerikalı bir mankenin yaşadıklarıydı. oğlu 2 yaşından sonra aniden
davranış bozukluğu göstermeye başlamış ve otistik teşhisi konmuş.
onun ısrarlı araştırmaları sonucunda bunun tam da karma aşısı
yapıldığının ertesinde ortaya çıkması ve buna benzer aslında bir çok
vaka olduğunu görmesi bu aşılar konusunda savaşmasına sebep
olmuş. oğlunun yediklerinin değişmesine kadar herşeyi deneyerek
oğlunun yeniden eski haline kavuşmasını sağlamış.
ikincisi ise bir kaç sene önce okuduğum bir olaydı. burada doğan, ancak
5 yaşlarında ailesiyle birlikte yurtdışına yerleşen bir çocukla ilgiliydi.
8 yaşlarında sınıfta verem olmuş ve yıllardır bu hastalığı yaşamayan
okul panik olmuş. sebebi ise , aslında engellemesi için yapılan
verem aşısı imiş.
şu anki standart grip aşılarını bile mantıklı bulmazken bu domuz gribi
aşısını çocuğuma yaptmalı mıyım diye çok düşünüyorum. sonuç olarak
aşılarının içinde de zayıflatılmış virüsler var. neden çocuğun vücuduna
bu virüsleri yükliyeyim ?
komplo teorileri de hiç bitmiyor zaten. aşıyı satan firmanın bu virüsü
yaymadığı ne malum? şu an tüm dünya ülkelerine milyarlarca aşı
satıyor adamlar...
okuduğum kadarıyla tıp dünyası da aynı şekilde ikiye bölünmüş.
kimisi bu gribin aslında bildiğimiz gripten çok daha masum ,
sadece dikkat edilmesi gereken en önemli hususun dinlenmek
ve hijyen olduğunu iddia ediyorlar. diğer bir kısım ise bu salgının
1920 yıllarındaki ispanyol salgını gibi büyüyeceğini düşünüyor.
yani yaptırmalı mı yaptırmamalı mı ?
dibin notu : işte çok doğru bir yazı . yılmaz özdilden tık
15 Ekim 2009
gerçekçi adam :)
o masal..
12 Ekim 2009
tabure...
bizde tam 6 tane var !! e boy 113 cm (maşallahhh:)) olup da bu
tabureler her yere taşınınca gizlenmesi gerekenler artık
gizlenemiyor. mesela çikolata, mesela bisküvi, ya da eline
geçen herşeyi kestiği için makas ve kukkal ( tutkal:)), ya da
kumandalar, fotoğraf makinasi, cep telefonları........ liste böyle
uzar gider. şaşmış durumdayım..:)

ha arada bir de asıl işi olan oturma işini de yapmıyor değil bu tabureler:))

10 Ekim 2009
beni ben yapanlar...
konusu : beni ben yapanlar
- maymun iştahlı ben. herşeye özenir, alır, başlar ama devamını
getirmem. bu her türlü alan için geçerli, elişi, kurs, spor ...
- kozmetik düşmanı ben. nerdeyse 5 senedir yüzüme krem dahi
sürmüyorum. allaha şükür gerek de kalmıyor. makyaj ile de aram
hiç yoktur.
- takıntılı ben.. daha önce de bahsettiğim gibi bazı konulara kötü
takılırım.. bunları da çook büyütürüm. buna bağlı olarak da bazen
gereksiz yere patlarım.
- kitap hastası ben.. her ne kadar şu sıralar eskisi kadar okuyamasam
da kitap hastasıyım. kitap kokusu benim için vazgeçilmezdir.
- sivri dilli ben.. dayanamam, söylerim. içimde kalmaz. bundan
dolayı çok kaybetmişimdir.
- agresif ben.. bu tarafım son dönemlerde çok arttı. şartlar çok
ağır. ama bazen bu şekilde olmadan işler yürümüyor. mesela,
sabah 9da marketteyim. oğluş eve dönmeden büyük alışveriş
yapmalıyım. araba dolu. arkamda en az 5 kişi ellerinde ekmek
ya da poğaça gibi tek tük şeylerle duruyorlar. biri sessizce
sesleniyor" başka kasa yok mu" . " hayır yok" diye cevap
alıyor. kadın fıs sönüyor ama öf pöf diye bana söyleniyor.
ben dayanamıyorum. kasiyere sesimi yükseltiyorum.
"nasıl başka kasa olmaz ?? burdaki insanları beni beklemek
zorunda değil ki, üstelik burda 4 boş kasa var."
birden 2. kasa açılıyor ve arkamdaki kadın koşa koşa gidiyor.
giderken " evet söylemek gerek hep bunlara" diyor.
e be kadın sana yeni kasa açılması için benim mi bağırmam
gerek ...
- düzen takıntılı ben.. yani şu hastalık şeklinde değil. ama
bulaşık makinemin belirli bir sıralama düzeni vardır,
çamaşır asma düzenim önemlidir. ya da temizlik günüm
pazartesidir mesela, bunlar şaşarsa çok huzursuz olurum.
çalıştığım dönemde bu çok daha vahimdi. dağınık bir
masada asla çalışamazdım.
- depresif ben ... her zaman bardağın boş tarafını
görenlerdenim. ne yaparsam yapayım bunu aşamadım.
- korkusuz ben.. 18 yaşımdan bu yana yalnız yaşayan
biri olarak kendi ayaklarımın üstünde dururum. evde
yalnız kalmak, karanlıkta uyumak benim için hiç
problem değildir. hatta okuduğum dönemde geceyarısı
istiklalde boydan boya tek başıma yürümek de gayet
normaldi.ama şimdi yap deseler.. olmaz derim :)
8 Ekim 2009
oğlum büyümüş mü ne:)
önlerinde dolanacaksın, sabahın köründe ya da gece yarısı
beslenme çantaları hazırlayacaksın, sabahları küçük adamla
ne giyeceği konusunda kavga edeceksin, siz delisiniz
derdim. yabancı müşterilerin ziyaretleriyle boğulmuş,
sürekli koleksiyon hazırlığı yapmaktan nefesi kesilmiş,
etrafımdaki insanları düzenlemekten canı çıkmış biri
olarak aklıma gelen en son şey çocuk sahibi olmaktı.
ama oldu. sessiz sedasız geliverdi:) hangi arada bu
kadar büyüdü de okula bile başladı:)
geçen gün blogdaki ilk yazılarıma baktım ve ne çok
hızlı değişim gösterdiğini bir kere daha gördüm.
bu açıdan bu blog gerçekten de amacına ulaşıyor sanırım.
e elbette hazırlık sınıfındaki ilk günlerinden hatıralar
olmazsa olmaz, değil mi:)


bu arada öğretmenimiz ilk veli toplantımızı yaptık.. ilk baştaki olumsuz
görüşüm biraz azaldı. özellikle çocuklar hakkında bilgi sorulduğundaki
cevabı tam yerindeydi.
"onlarla henüz yeni tanıştım. şu an henüz yorum yapamam." dedi.
etrafımda gördüğüm , bloglardan okuduğum ve daha ikinci gününde
şikayet eden öğretmenlerin yanında tam bir artı puan aldı.
üstelik benim cin ali oğlum da daha ikinci gününde arkadaşıyla
şiddetli bir kavgaya tutuşmuş olduğu halde, onu bana şikayet
etmedi. " paylaşmayı öğrenecekler daha." dedi ve kestirip attı.
içim sanki biraz rahatladı..
6 Ekim 2009
cahil anne...
istanbul'un kurtuluşu..
şimdi bunu hatırlamadığıma (bilmediğime) mı yanmalı,
bugün tatil olduğunu bilmeyerek çocugu
sabahın köründe okula taşıdığıma mı ???!!!
dün yine burnumuz feci aktığı için gitmemişti,
yazmışlar pencerenin önüne tatildir diye..
benden başka bunu yapan alık biri var mı ?:(
hem bugün tatiller neden kapalı yahu?
kurtuluşun okullarla ilgisi ne ?
bundan sonra hergün " acaba bugün hangi
sebeple okullar kapanacak" diye sürekli
haber mi seyretmeli yada internet mi okumalı?
tecrübeli annelere soruyorum. bu tarz
bilgilendirmeleri takip edeceğim bir yer var mı
internette mesela?
en azından oğluşun mis gibi uykusunu bölmiyeyim.
5 Ekim 2009
şükretmeyi unutmamalıyım.. unutmamalıyım.. unutmamalıyım....
oğluşun elinde bunu görünce birden çoook eskilere gittim.
hatırlar mısınız bu sakızları ? bir zamanlar sadece bunlar
vardı. şıpsevdi, tipitip.. içlerinden de hep bu tarz güzel
sözler ya da şiirler çıkardı. özellikle bu “love is..” ile
başlayan cümleler ortaokulda olduğum dönemde
almanya’da da çok modaydı. bu slogan ile başlayan binbir
çeşit ürün bulabilirdiniz. Bayılırdım bunlara..
ama daha da önemlisi bunun üstünde yazan cümleydi.
“ aşk birbirinizle geçirdiğiniz her güne şükretmektir.”
bunun bana hatırlatılmasına yine çok ihtiyacım var şu sıralar.
çünkü oğluş feci zorluyor .. yaklaşık 2 aydır 2 yaşlarında bile
yaşamadığımız kadar kötü bir “terrible” dönem geçiriyoruz. parkta,
markette, sokakta dahi olsak istediği olmadığı zaman kendini
yerlere atıyor, bas bas bağırıyor, deli gibi ağlıyor. öyle
sürükleyerek götürmek zorunda kalıyorum ki, yakında çocuk
kaçırmaktan şikayet edilirsem hiç şaşmayın.
geçen gün gittiğimiz bir alışveriş merkezinin 1.90lık güvenlik
görevlisi bile adamı zapt edemedi. daha sonra bindiğimiz
takside bir süre bağırdıktan sonra sustu, elindeki şekeri açmaya
başladı ve dedi ki” şu şekerim bitsin, merak etmeyin ben yine
bağırmaya başlayacağım”. gülsem mi ağlasam bilemedim..
kendime telkin haricinde aklıma bir şey gelmiyor şu sıralar..
yani…
şükretmeliyim…
şükretmeliyim…
şükretmeliyim…
ha bir de şu faaliyetlerine bakıyorum. aslında ne kadar cinali
olduğunu görüyorum ve yine başlıyorum..
şükretmeliyim…
şükretmeliyim…
şükretmeliyim…
çılgın aşkım benim :)
3 Ekim 2009
yeni favorilerim..
gerçi kumanda gündüz can beyin, gece de babanın elinde olunca
pek seyretmeye fırsat bulamıyorum. ama tekrarını mutlaka
yakalıyorum..
birincisi balkan düğünü .. show tv de.. gercekten de eğlenceli.
fazla düşünmeyi gerektirmeyen, hoş bir dizi. hele o şiveli
konuşmalar süper..
diğeri ise cnbce-e deki leverage.. seyretmeyi en çok sevdiğim
polisiye tarzı. dolambaçlı yollar, süper ayrıntılı planlar, sonu hiç
beklenmedik. şiddetle tavsiye ederim..
bir de melekler korusun var. aslında bu yeni değil, ama geçen
sezon pek ilgi göstermediğimden bu sezon yeni olarak izlemeye
başladım.