30 Nisan 2011

bir kez daha şaştım...

biliyorsunuz sevgili öğretmenimizle yaşadıklarımızı…

2. yarı başlangıcından bu yana problem yok artık..

gerçi ben hala konuşmuyorum adamla ama kuzu mutlu

mesut, önemli olan da o.. dersleri zaten gayet başarılı..

başta biraz okumada zorluk çektiysek de şimdi pek

problem kalmadı.. tek derdimiz feci yazısı :) çok özensiz..

kitapların , defterlerinin canı çıkmış durumda.. bunu da

önemsemiyoruz.. arada bir uyarıyorum ama en önemlisi sanırım

derslerle problemi olmaması, zamanında , severek ve özellikle

de kendi yorumlarını (bunları da yazmalıyım :)) katarak ders

çalışması .. ha bu arada ders kitaplarının içeriği de ayrı

bir post konusu :))

ya konu nerden nereye geldi…

öğretmen demiştim ya başta , işte şaşırtan onun çok doğru bir

hareketi oldu. tam da bir önceki postun konusuyla ilgili.

dün annem Can’ı bırakmaya gittiğinde adamın feci bir şekilde

sinirli olduğunu ve bir kısım velilere ve çocuklara

söylendiğini duymuş. meğer çocuklarından bir kaçını

gece yarısı facebookta online görmüş.

adam delirmiş..

düşünün gece yarısı ve internette !!

zaten sınıfındaki çocukların % 90 ı 12 den önce uyumazmış

ve anne-babanın bu konuda hiçbir etkisi yokmuş. açıklama

cümleleri hep böyle “ ya ne yapayım, uyumuyor işte..”


hani diyoruz ya bu Avrupalı çocuklar neden farklı diye..

işte bundan ..

o adamlar çocuğa ne zaman sınır koyacaklarını ve ne zaman da

özgürlük vermeleri gerektiğini çok iyi biliyorlar da ondan…


oysa biz türk milleti ya çocuğu feci kısıtlıyoruz

ya da tümüyle serbest bırakıyoruz.

her şeyine evet diyoruz.. çevresine saygıyı öğretmiyoruz.

ben kaç kez denk geldim. bir annenin kendi çocuğu ile

birlikte başka çocuklarla dalga geçtiğini...

çocuğunun diğerine kötü söz söylediği halde onu uyarmadığını

ve hatta güldüğünü….

bu şekilde yaşamı öğrenen bir çocuk hiç başkasına saygı duyar mı ?

ve toplumumuzdaki en büyük eksiklik de bu değil mi ? SAYGI !


öff ne doluymuşum bu konuda yahu..:)

neyse bir sonraki postlar artık kuzucuğun maceraları ile

dolu olacak....

28 Nisan 2011

şaşmış durumdayım..

Can’ın sınıf arkadaşlarının profilini görüyorum Facebookta..

bu çocuklar henüz 6,5 – 7 yaşında.. buna izin veren anne babalar

iyi bir semte oturan , eğitimli insanlar.. nasıl yani diyorum ??

ben bile malum siteye arada bir girdiğim halde ne zaman açsam onlar

online. birbirleriyle oyun dahi oynuyorlar..


gazetelerde , haberlerde küçük çocukların internet aracılığıyla

nasıl kandırıldıklarını her gün okuyoruz, duyuyoruz.

cinsel taciz olayları ayukka çıkmış durumda..

geçen gün gazetede okuduğum bir olay tüylerimi diken diken etti..

büyük abla 8 yaşındaki kızkardeşini web cam karşısında soyuyormuş !!!!!


bunu çok tuhaf ve tehlikeli bulduğum için bende mi tuhaflık var ??

ben çok mu korumacıyım ??

Şaşmış durumdayım..

27 Nisan 2011

yaz-a-mama sebeplerim..

iki başlıca sebebim var..

birincisi sevgili telekom ile tüm bağlarımız koparmış olmam. buna normal
ev telefonu hattı ve adsl dahil. yılbaşından bu yana bana çıkardıkları
anlamsız faturalar sonrasında buna karar verdim. en son müşteri hizmetlerini
aradığımda ve bunun açıklamasını istediğimde verilen cevaplar karşısında
çıldırdım.

“nedir bu vs diye açıkladığınız meblağ?” diyorum.

“ hanfendi buradan göremiyorum, gecikme bedelidir büyük ihtimalle” diyor..

“ nasıl yani ? bu faturalar yıllardır kredi kartına otomatik ödemede. Nasıl
gecikme bedeli olur ?” diyorum.

yine aynı cümle : “ hanfendi buradan göremiyorum, gecikme bedelidir büyük ihtimalle”

işte orda koptum.. ya hattı kestikten 3 ay sonra bile bu adamlar bana hala fatura
gönderiyor.. düşünün bu adamlara ödediğimiz ve direkt olarak ceplerine giden paraları.

sonuç olarak cep telefonlarında inanılmaz bir kampanyalar var. bence artık ‘her evde
bir ev telefonu olmalı’ zihniyetinden vazgeçmeli.. ayrıca adsl için de ev telefonunun
şart olmadığını da öğrendim. daha doğrusu iptal sonrası bana defalarca edilen
geri döndürme ve yalvarma telefonlarından birinde söylediler.:)


diğer sebep ise tümüyle “çalışan anne sendromu” yaşıyor olmam..

her boş anımı Can beye ayırıyorum, ki o boş zamandan o kadar çok
az oluyor ki, arada sıkışıp kalıyorum. akşam eve 8 gibi geliyorum, yemek
ders derken saat 9 buçuk oluyor ve kuzu yatıyor. hafta sonu ise cumartesi öğleye
kadar genelde çalışıyorum. eve gelir gelmez hemen alıp çıkarıyorum. sinema,
tiyatro,park,gezme derken o sonsuz mutlu oluyor, bense ölüyorum :)

bu koşuşturmanın arasında çok güzel sözlerini de yazmayı kaçırıyorum.

ama artık bitti. tembelliğe son !!! :)

22 Nisan 2011

heyoo.

bloglar açılmış...

yazmama bahanem kalmadı :)))

7 Nisan 2011

işte büyük söz diye buna denir ..

her sabahki anneanne torun diyalogu : aa : hadi oğlum.. çıkacağız.. tuvalete gir.. can : tamam anneanne.. 10 dakika gecer.. aa : cannn.. hadi geç kalıyoruz.. can : tamam anneanne.. bir 10 dakika daha geçer.. aa: hadi ama.. gir şu tuvalete artık.. can başını uzatır ve bağırır: --anneanne ömrümü yedin.. s..ç s...ç diye ömrümüüü yedinnnn....