8 Mayıs 2009

fazlasıyla yufka yüreklim benim...


anneanne ile parkta kuşlara yem atıyorlar. o arada 10 yaşlarında, ancak
beynen can'dan daha küçük bir çocuk gelip kuşları dağıtıyor.

can : yapmaa. onları dağıtma. mama yiyorlar. yemek yerken onları
rahatsız etmeyelim. bazen büyük gibi davranmalıyız !:) diye ekliyor.

çocuk mu ? o kıpkırmızı olmuş bir suratla çekip gidiyor.

------

yuva yolumuz üzerinde büyükçe bir bahçeli ev var. içinde bir kangal ve
golden retriever dolanır hep. bazen tanımadıkları olunca havlarlar. ama
genelde çok uslu köpekler.

can : anne neden bu köpekler hep burda ?
anne : neden olmasın ?
can : ama anne bunlar mutsuz. onları özgür bırakmak gerek.
anne : annecim. onlar zaten mutlu . bak bahçedeler. dolaşıyorlar.
can : ama bahçe küçük.
anne söylecek birşey bulamaz :)

------

geçen gün yine parkta kafamı bir çığlık üzerine kaldırdım ve
gözlerime inanamadım. can kavga ediyor. asla yapmadığı bir olay.
oysa sadece çocuklarla oynamak istemiş. hatta
her zaman yaptığı gibi gidip birinin boynuna sarılmış. ancak
içlerinden bir cadı izin vermemiş ve sözde bizimki ahmak demiş.
buna inanmak mümkün değil. birincisi can bu kelimeyi bilmez,
ikincisi yaşıtlarıyla her zaman aşırı uyumlu olan ve onlarla sadece
oynamak isteyen bir çocuk onlara kötü bir söz sarfetmez.
besbelli ki 5 yaşlarındaki bu cadı ortalığı karıştırmak istemiş ve
cadının 3,5 yaşlarındaki boksör kardeşi can'a girişmiş.
can'dan en az bir kafa küçük ve herif çocuğu dövüyor.
bizimki de tepki bile vermeyi bilmediği için sadece ellerini
tutmaya çalışıyor. bu arada çığlık da çocuğun annesinden
gelmiş. koşup da onu tutmaya çalışan annesi bile onu zaptetmekte zorlandı.
ben geldiğimde can ağlamaklıydı, ama gururu ağır bastığı için kendini
zaptediyordu. ortalığı düzeltmeye çalışsam da o cadı izin vermedi.
sürekli bizimle oynamasın diye inat etti. işin komik tarafı diğerleri de
birşey demedi. doğuştan kötülük, doğuştan liderlik bu olsa gerek :(

sonuç olarak ben can'ı ikna edip eve geldiğimde gördüğüm manzarada
içim cız etti. çocuğun yanağı boydan boya çizilmiş ve yara olmuştu.

işte böyle zamanlarda kendimi feci sorguluyorum. çok ama çok saf mı
yetiştiriyorum bu çocuğu ? silah almıyoruz, fazla agresif şeyler
seyretmesine izin vermiyoruz, haber bile açılmıyor, önünde kavga
etmiyoruz, her zaman karşısındakine iyi davranmasını istiyoruz,
paylaşmasında ısrar ediyoruz. kötülüğü bilmiyor, o herkesi seviyor.
hayatın hep güzel tarafını yaşıyor. oysa bu ülkede yaşamımız çok
ağır ve aslında iyi niyetten ziyade kötülük kazanıyor. güzellikler de gittikçe
azalıyor. onu bu parktaki gibi koruyamamak düşüncesi beni kahrediyor.
bu konuda sizler neler yapıyorsunuz ?
onu biraz da hayatın standardı olan bu "kötülüklere" hazırlamak için ne
yapabilirim?