31 Ağustos 2007

bloga giriş yapamadım...

günlerdir bloga girip yorum ve post yazmak için uğraşıp durdum. sanırım laptoptan kaynaklanan bir problemden dolayı giremedim. şu an başka bir bilgisayarda deneyeceğine giriş yapabildim.

geçtiğimiz hafta işe başladım. tam 2,5 sene sonra. farkettim ki, daha önce çalıştığım 3 firmadanda da hep bu aylarda ayrılmış ve diğer tarafa geçmiştim. aralarında tatil bile yapamıştım. oğlumdan dolayı işten ayrılmayı aslında biraz da bunun için dilemiştim. çok yoğun geçen iş hayatından biraz olsun uzaklaşmayı ve hayatın farklı yönlerini keşfetmeyi istemiştim. ancak pek de istediğim gibi geçmedi bu 2,5 sene. ev hanımlığı ve çocuk bakmak zaman zaman çok ağır geldi. hatta depresyona girip günlerce kimseyle konuşmadığım bile oldu. nedense çalışmayınca kendimi değersiz hissettim. neyse bu zamanlar geçti. şu an iş-ev-çocuk üçgenini ayakta tutmayı öğrenmeye çalışıyorum. oğluşum hala her sabah şansını deneyip yuvaya gitmemek için direniyor. hatta ağlıyor. yuvanın kapısına gelene kadar ben de onu ikna etmeye çalışıyorum. ama o kapıya geldiği ve öğretmeni onu kucakladığı zaman herşey bitiyor. güle oynaya içeriye dalıyor. o zaman içim rahatlıyor.

ama içimin rahat olmadığı bir konu ise evim ! 7 senedir haftalık gelen kadınım artık gelmiyor, gelemiyor. oldukça uzak bir semte taşındı. şimdi yeni bir insana nasıl güvenir, ona evin sistemini nasıl öğretirim, bilmiyorum. ben haftada bir silip süpürmeye çalışsam da köşe bucak temizlik ayrı oluyor. ben de nihan gibi ağıtlar yakacağım sanırım :)

işe gelince, henüz alışma devresindeyim. zaten yeni bir büroya taşınmışlar. bundan dolayı çok eksiği var. hala onları tamamlamaya çalışıyorum. ama çalışmayı özlemişim gerçekten.

16 Ağustos 2007

hayatım(ız)daki yenilikler..

bu sıcaklar yüzünden canım hiçbirsey yapmak istemiyor. ara ara açıp sadece maillerime ve bazı bloglara bakıp çıkıyorum. yazmak içimden gelmiyor. oysa yazmam gereken çok önemli olaylar var.

birincisi iş hayatına geri dönüyorum. kismetse haftaya başlayacağım. 7-8 aydır sürünen ve bücüre kıyamadığım için sürekli ileriye attığım bir teklifti bu. oğlum şu an 34 aylık oldu. artık tam gün yuva denemeleri başladı. deneme diyorum çünkü saat hala onda gidiyoruz :) adam ters :) her zaman saat 7 de ayakta olan adam 8 buçuktan önce uyanmıyor. haftaya nasıl yapacagız bilmiyorum. yuvamızı da değiştirdik. artık daha geniş daha ferah bir yuvaya gidiyor. 10 günden bu yana ilk defa bugün itiraz etti.b geri dönmek istedi. içim bir fena oldu. çocuğu zorla hapise götürüyormuşum gibi hissettim. çalışmayı ne denli istesem de oğlumun üzülmesini, sıkılmasını da o denli az istiyorum. 3 sene yakın resmen yapışık ikizler gibi olmuştuk. yuva ona bir nevi bağımsızlık kazandıracak diye kendimi avutuyorum, diğer taraftan da çok üzülüyorum.
onu yabancılar arasında yalnız bırakıyormuşum gibi hissediyorum. of of :(( bu gel gitlerden kurtulmalıyım ....

ikincisi kilolarımdan dolayı yaptırdıgım ufak bir ameliyat.bu ameliyatı aslında ilk 1999 senesinde olmak istemiştim. o dönemde türkiyede bu mudahaleyi sadece çapa' da bir hoca yapıyordu. ben de mecburen çapaya yatmış ve ameliyat olmayı beklemiştim. ameliyatı yapmak yerine belirsiz bir tarihe ertelemek istediler. ben de o zaman çok kızmış, tüm ameliyatı iptal etmiş ve o sinirle üstümdeki tüm fazlalıklardan diyet ve spor ile 6 ayda kurtulmuştum. ancak yeme isteği, özellikle de stres ve depresyon sonrası yeme isteği tüm bu çabayı bastırdı ve tümünü geri aldığım gibi ilave kilolar da eklendi. bu noktadan sonra artık diyet ve spor ile bunu başaramazdım. midemde şu an minik bir bant var. henuz ayarlanmadığı için etkisini fazla hissetmiyorum. eylül başında sıkılacak ve ben de umarım fazla yemek yemeyecegim. 3 hafta içinde 7 kg verdim. devamı da inşallah eylülden sonra..

1 Ağustos 2007

memeatti..

bu emziğinin ve daha önce bahsettiğim minik atının birleşimi :) ağzından bu kelime çıkar, biz de ona bunları vermezsek kiyamet kopardı. daha önceleri sadece uyku öncesi dalana kadar ağzında tuttuğu bu aletler bizim kabusumuz oldu. son 2 aydır agzından çıkarmamak için ne yemek yiyor ne konuşuyor ne de oyuncakları ile oynuyordu . en sonunda teyzem aktarda satılan sarı sabır diye bir şeyden bahsetti. koşa koşa gidip aldım. mini mini bir iki taşı suda çözdük ve ona emziğini batırıp verdik. ağzına alır almaz böhh dedi ve geri fırlattı. sonra koşa koşa lavaboya gidip yıkamaya çalıştı :) bu da çözüm olmadı. o iğrenç tada rağmen emmeye çalıştı! ancak uzun sürmedi. attı ve bir daha da ağzına almadı. şu an 1 hafta oldu. hala onu yatırmada biraz zorlansak da bağımlılığı kalmadı. arada bir televizyonda ya da bir başka çocukta gördüğü zaman söylüyor ama tutturmuyor.

babasının deyimiyle resmen " tıpası" çıktı ağzından. iştah inanılmaz açıldı. bıcır bıcır konuşmaya başladı. tavırları bile büyüdü. çocuk kendine geldi.

dönüşümüz ve yine tatil :)

pazar akşamı döndük. giderken feribot ile bandırmaya geçmiş öyle devam etmiştik. yorucu olmamıştı. ancak dönüşümüzde maalesef bilet bulamadık ve çok yorucu oldu. şu tek gidiş geliş yollarda insanların nelere kadir olduklarını gördükçe tüylerim yine diken diken oldu. asla ders almıyoruz. ne sollama taktikleri ne hız var bu insanlarda inanılmaz. kendilerini tehlikeye attıkları yetmiyormuş gibi arkasından gelen arabaların da zincirleme kaza yapmasına sebebiyet verecek şeklinde kullananlara deli oluyorum. dini inancım pek yoktur ama bu yolda cidden dua ederek geldim :)

pztesi ve salı zaten etrafı toparlamak ve çamaşır yıkamakla geçti. çarşamba günü de teyzemin yeni çiftlikteki yazlığına gittik. anneanne ve küçük teyzemiz de orda olunca benim bücür mest oldu. ilgiden şımardı resmen. bahceden içeriye girmedi. bisikletinden inmedi. inanılmaz bir "sokak çocuğu" oldu :)

bu arada asıl tatili ben yaptım tabii. anneanne ve teyze peşinden koşunca benim fazla birşey yapmama gerek kalmadı.

gümüldür...

tatilimiz düşündüğümden rahat ve güzel geçti. 15 senelik birlikteliğimizde kavga etmediğimiz ilk tatil de diyebilirim sanırım. bücürün peşinde koşmaktan, adamı mutlu etmek için çabalamaktan ve herşeyi onun düzenine göre yapmaktan helak olduk çünkü :) gittiğimiz tatil köyü çocuklar için idealdi. herşey düz ayaktı. nerdeyse hiç basamak yoktu. inanılmaz büyük çam ağaçları ve yemyeşil çimenler arasında koşturup durdu. çocuk havuzu büyüktü. yemek istediklerini kendi seçti ve hatta 2. tabağı bile istedi. barda oturup meyve suyu içti. tavla oynadı. kızların peşinde koşup onları köşe bucakta öpmeye kalktı. biz de hiç birşeye itiraz etmedik. sonuç olarak tatile onun için gelmiştik :)
tesisin en güzel yönü yabancı turist olmamasıydı. özellikle ara ara antalyadaki otellerde denk geldiğim o iğrenç rus turistlerin olmaması için çok dua etmiştim. gerçekten de aynı yaş grubu içindeki 1 veya 2 çocuklu nezih aileler vardı çoğunlukla. çocukların kaynaşması sayesinde büyükler de istemeden kaynaştı:)
tek derdimiz bir türlü vazgeçiremediğimiz emzik oldu. korkunç bir tutkuyla asıldı. gece gündüz agzından çıkarmadı.

bu arada nihan ile - daha doğrusu nazlı ile bilmeden tanışmışız. ve hatta yanyana şezlonglarda güneşlendik. ben emin olamadığım için soramadım. dünya gerçekten çok küçük :)



maalesef tek resmimiz bu. bunu çektikten kısa bir süre sonra makineyi yere fırlattı !! o makinanın halini düşünün siz.

döndüm :)

yine uzunca bir ara oldu. ama oldukça yoğun bir dönem oldu benim için. temmuzun ilk haftası gümüldürde tatildeydik. döndükten 2 gün sonra oğluşumla 2. bir tatile çıktık . nihan'ın dediği gibi "langes wochenende" şeklinde oldu. teyzemin yazlığınde 4 gün geçirdik. evimize döner dönmez ufak bir ameliyat geçirdim. bahsettiğim olaylardan biri de buydu.