27 Eylül 2007

dehşet içindeyim...

işte bu haber yüzünden :(((((((

26 Eylül 2007

şükretmek..

bir kaç gün önce alman zdf kanalında bir hastane belgeseli izledim. bu hastane çok özel durumdaki çocuklar içindi. dile getirmesi bile acı ama ölmek üzere olan çocuklar için.. hastaneyi kuran doktor da böyle bir çocuga sahip iken bu tarz bir yeri çok aramış, ancak bulamamış. bundan dolayı böyle bir yer kurmak istemiş. aslında burası hastaneden ziyade çocukların son günlerini en güzel şekilde ve aileleriyle birlikte geçirmelerini sağlayan bir spa tesisi gibi. aileleri ve çocuklar hemşireler eşliğinde havuza giriyorlar, bahcede oynuyorlar, ormanda yürüyüş yapıyorlar ve tedavi görüyorlar. hatta birçok çocuk umut edilenden çok daha fazla yaşıyor, yine de korkunç sondan kaçamıyor. herşey bu kaçınılmaz sonun tam olarak idrak edilebilmesi için ayarlanmış. mesela onlardan rahat rahat veda etmek için özel soğutulmuş bir oda var. her yer o çocukların resimleri ile dolu ve bu çocuklara yıldız çocukları diyorlar.

seyrettiklerimi yazdıkça bile gözlerim doluyor, ki o akşamki halimi düşünün artık. allahtan baba ve oğul uyumuşlardı da ben de şöyle salya sümük ağladım.
bunu şimdi neden mi anlattım...

birden aslında ne kadar şanslı olduğumu farkettim. ŞÜKRETMEM gerektiğini..
sağlıklı, akıllı ve dünyalar güzeli bir oğlum olduğu için ..
allaha, onu bana hiç beklemediğim bir anda gönderdiği için ..
evliliğime, bir çok probleme rağmen çocuguma yansıtmayacak kadar iyi bir diyalogumuz olduğu için ..
baştan çok da inanmasam da oğlumun ona deli gibi düşkün bir babası olduğu için ..
maddi anlamda çok fazla problem yaşamadığım için ..
ailem her daim arkamda olduğu için ...

aslında bu liste sonsuza uzar..

maalesef çok karamsar bir insanım. her zaman bardağın boş tarafını görürüm. aslında görürdüm demek istiyorum. bu bakış açısının geçmişte kalmasını gerektiğini farkediyorum. yani ŞÜKRETMEM gerektiğini...

20 Eylül 2007

araba ve çocuk..

işe başladığımdan bu yana her sabah benim bücürü yuvaya arabayla ben bırakıyor ve yine ben alıyorum. yuvanın oldugu bölgede 3 tane daha yuva ve büyük bir ilkokul var. her sabah 3-4 sokak trafikten geçilmiyor. ben de beklerken gelen arabaları inceliyor, anne babaların arabayla ulaşım konusunda ne kadar duyarsız olduklarını gördükçe dehşete düşüyorum.

oğlum doğduğundan bu yana arabada asla kucakta gitmedi. ilk andan itibaren ana kucağı denilen oto koltugumuz vardı ve sürekli bağlı olurdu. 18 aylıkken oto koltuğunu şeklini değiştirip arabaya monte olanlardan aldık. istanbul gibi bir şehirde araba kullanmak gerçekten marifet istiyor. sürekli etrafınızda kuralsız ve çok hızlı araba kullanan insanlıkdışı varlıklar mevcut. bir de arabada canınızdan da değeri bir varlık varsa bu daha da dikkat gerektiriyor.

bundan dolayı gördüğüm manzaralara inanamıyorum. kimisi ön koltukta ve pencere açıkken geliyor, kimisi arkada ama tam ortada oturuyor/ayakta duruyor ve hatta sürücü koltuğunda arabayı beraber kullanarak gelenleri bile gördüm!! son model arabalar alacak kadar parası olup da, bunun kırıntısı kadar bir paraya alınabilecek bir oto koltuğa sahip olmayanları kınıyor ve o çocuklara çok üzülüyorum.